NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
143 - (1064) حدثنا
هناد بن
السري. حدثنا
أبو الأحوص عن
سعيد بن
مسروق، عن
عبدالرحمن بن
أبي نعم، عن
أبي سعيد
الخدري ؛ قال: بعث
علي رضي الله
عنه، وهو
باليمن،
بذهبة في تربتها،
إلى رسول الله
صلى الله عليه
وسلم. فقسمها
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم بين
أربعة نفر: الأقرع
بن حابس
الحنظلي،
وعيينة بن بدر
الفزاري،
وعلقمة بن
علاثة
العاشمري، ثم
أحد بني كلاب،
وزيد الخير
الطائي، ثم
أحد بني
نبهان. قال:
فغضبت قريش.
فقالوا: أتعطي
صناديد نجد وتدعنا
؟ فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم: "إني
إنما فعلت ذلك
لأتألفهم"
فجاء رجل كث
اللحية. مشرف
الوجنتين.
غائر العينين.
ناتئ الجبين
محلوق الرأس.
فقال: اتق
الله. يا محمد !
قال: فقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم: "فمن يطع
الله إن عصيته
! أيأمنني على
أهل الأرض
ولا
تأمنوني ؟"
قال: ثم أدبر
الرجل. فاستأذن
رجل من القوم
في قتله. (يرون
أنه خالد بن
الوليد) فقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم: "إن من
ضئضئ هذا قوما
يقرأون
القرآن لا
يجاوز
حناجرهم.
يقتلون أهل
الإسلام.
ويدعون أهل
الأوثان.
يمرقون من
الإسلام كما
يمرق السهم من
الرمية. لئن
أدركتهم
لأقتلنهم قتل
عاد".
{143}
Bize Hemmad b. Seriyy
rivayet etti. (Dediki): Bize Ebû'l-Ahvas, Saîd b. Mesrûk'dan, o da Abdurrahman
b. Ebî Nu'm'dan, o da Ebû Said-î Hudriden naklen rivayet etti. Ebû Saîd şöyle
demiş:
Alî (Radiyallahu anh)
Yemen'de iken Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) toprağı üzerinde bir
altın külçesi gönderdi. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bunu dört kişi
(yani): Akra' b. Habis El-Hanzalî, Uyeynetü'bnü Bedr El-Fezari, Alkametü'bnu Ulasete'l-Amiri
—ki sonradan Benî Kilab'dan olmuştur.— ve sonra Benî Nebhan'dan olan
Zeydü'l-Hayr Et-Taî arasında taksim etti. Bunun üzerine Kureyşliler kızdılar
ve:
Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) bizi bırakıp da Necid'in büyüklerine mi veriyor? dediler.
Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Ben, bunu ancak
onların kalplerini yatıştırmak için yaptım.» buyurdu. Derken gür sakallı,
elmacıkları çıkık gözleri çukur, alnı yüksek ve başı tıraşlı bir adam gelerek:
«Allah'dan kork, ya Muhammed!»
dedi. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Ben, isyan edersem, Allah'a
kim itaat eder? Bana siz emniyet etmezseniz hiç o bana yer yüzünde yaşayan
insanlar için emniyet eder mi?» buyurdu.
Sonra o adam dönüp
gitti. Cemaattan biri -ki Halid bin Velîd olduğu zannedilir.- onu öldürmek için
izin istedi. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Bu adamın sülalesinden
öyle birtakım insanlar gelecek ki, Kur'anı okuyacaklar fakat gırtlaklarını
geçmiyecek, Müslümanları öldürecekler ve putlara tapanları bırakacaklar,
İslam'dan ok'un avı delip geçtiği gibi çıkacaklar. Ben, bunlara yetişmiş olsam
kendilerini mutlaka Ad kavminin tepelendiği gibi tepelerdim.» buyurdular.
144 - (1064) حدثنا
قتيبة بن
سعيد. حدثنا
عبدالواحد عن
عمارة بن
القعقاع.
حدثنا عبدالرحمن
بن أبي نعيم.
قال: سمعت أبا
سعيد الخدري يقول:
بعث
علي بن أبي
طالب إلى رسول
الله صلى الله
عليه وسلم، من
اليمن، بذهبة
في أديم
مقروظ. لم تحصل
من ترابها.
قال: فقسمها
بين أربعة
نفر: بين
عيينة بن حصن،
والأقرع بن
حابس، وزيد
الخيل،
والرابع إما
علقمة بن
علاثة وإما
عامر بن
الطفيل. فقال
رجل من
أصحابه: كنا نحن
أحق بهذا من
هؤلاء. قال:
فبلغ ذلك
النبي صلى
الله عليه
وسلم فقال:
"ألا تأمنوني
؟ وأنا أمين
من في السماء،
يأتيني خبر
السماء صباحا
ومساء" قال:
فقام رجل غائر
العينين. مشرف
الوجنتين.
ناشز الجبهة.
كث اللحية.
محلوق الرأس.
مشمر الإزار.
فقال: يا رسول
الله ! اتق الله. فقال:
"ويلك ! أو لست
أحق أهل الأرض
أن يتقى الله"
قال: ثم ولي
الرجل. فقال
خالد بن
الوليد: يا رسول
الله ! ألا
أضرب عنقه ؟
فقال "لا. لعله
أن يكون يصلي".
قال خالد: وكم
من مصل يقول
بلسانه ما ليس
في قلبه. فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم:
"إني لم أومر
أن أنقب عن
قلوب الناس.
ولا
أشق بطونهم"
قال: ثم نظر
إليه وهو مقف
فقال: "إنه
يخرج من ضئضئ
هذا قوم يتلون
كتاب الله.
رطبا لا يجاوز
حناجرهم. يمرقون
من الدين كما
يمرق السهم من
الرمية". قال:
أظنه قال: "لئن
أدركتهم
لأقتلنهم قتل
ثمود".
{144}
Bize Kuteybetü'bnü Saîd
rivayet etti. (Dediki): Bize Abdülvahid, Umaratü'bnü Ka'kaa'dan rivayet etti.
(Demişki): Bize Abdurrahman b. Ebİ Nu'm rivayet etti. (Dediki): Ebû Saîdi
Hudri'yi şunu söylerken dinledim:
Alîyyü'bnü Ebî Talib, Yemen'den
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e tabaklanmış bir meşin torba içinde
henüz toprağından tasfiye edilmemiş altın külçesi gönderdi. O da, bunu dört
kişi (yani) Uyeynetü'bnu Hısn Akra' b. Habis, Zeydü'l-Hayl —dördüncüsü de ya
Alkametü'bnu Ulase yahut Amiru'bnü Tufeyl olacak— arasında taksim etti. Bunun
üzerine Ashabından biri:
— «Biz, bu altına bunlardan daha layık idik.»
dedi.
Bu söz Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'in kulağına vardı da:
«Ben, semadakller nezdinde emîn olduğum akşam sabah bana semadan haber
geldiği halde sîz bana emniyet etmiyor musunuz?» buyurdu. Derken çukur gözlü,
çıkık şakaklı, geniş alınlı, gür sakallı, başı tıraşlı ve gömleği yukarıya
çekik bir adam kalkarak:
— «Ya Resûlallah! Allah'tan kork.» dedi.
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'
«Yazık sana. Ben
yeryüzündeki insanların Allah'tan korkmaya en layık olanı değilniyim?» buyurdu.
Sonra adam dönüp gitti. Arkasından Halidü'bnu Velîd:
«Ya Resûlallah! Şunun
boynunu vuruvereyim mi?- dedi. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
— «Hayır, belki ileride namaz kılan bir kimse
olur. buyurdu. Halid:
— «Nice namaz kılan var ki: Kalbinde olmayanı
dili ile söylüyor.» dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)
— «Ben, ne İnsanların kalplerini açmaya
me'mûrum ne de karınlarını yarmaya!» buyurdu. Sonra gitmekte olan o adama
bakarak:
— «Muhakkak bu adamın sülalesinden öyle bir
kavim zuhur edecek ki, Allah'ın kitabını kolaycacık okuyacaklar, (fakat)
okudukları gırtlaklarını geçmiyecek; dinden ok'un avı delip geçtiği gibi
çıkacaklar.» buyurdular.
Ravî: «Zannederim: Ben,
onlara yetişsem kendilerini mutlaka Semûd kavminin tepelendiği gibi tepelerdim;
buyurdu.» demiş.
145 - (1064) حدثنا
عثمان بن أبي
شيبة. حدثنا
جرير عن عمارة
بن القعقاع،
بهذا الإسناد.
قال: وعلقمة
بن علاثة. ولم
يذكر عامر بن
الطفيل. وقال:
ناتيء
الجبهة. ولم
يقل: ناشز.
وزاد: فقام
إليه عمر بن
الخطاب رضي
الله عنه
فقال: يا رسول
الله ! ألا
أضرب عنقه ؟ قال
"لا". قال: ثم
أدبر فقام
إليه خالد،
سيف الله،
فقال: يا رسول
الله ! ألا
أضرب عنقه ؟ قال
"لا"، فقال
"إنه سيخرج من
ضئضئ هذا قوم
يتلون كتاب
الله لينا
رطبا". وقال:
قال عمارة:
حسبته قال
"لئن أدركتهم
لأقتلنهم قتل
ثمود".
{145}
Bize Osman b. Ebî Şeybe
rivayet etti. (Dediki): Bize Cerir, Umaratü'bnü Ka'kaa'dan bu isnadi rivayette bulundu. (Yalnız o): «Alkametü'bnü
Ulase de...> dedi, Amiru'bnü Tufeyl'i zikretmedi. Bir de: «Alnı çıkık.» dedi
«Nasiz» kelimesini söylemedi.
Şunu da ziyade etti:
«Bunun üzerine Ömeru'bnü'l-Hattab (r.a.), o adama kalkarak:
— «Ya Resûlallah Şunun
boynunu vuruvereyim mi?» dedi. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'.
— «Hayır!» cevabını verdi.
Sonra Ömer gitti, adamı
vurmak üzere Allah'ın kılıcı Halid ayağa kalktı ve:
— «Ya Resûlallah şunun boynunu vuruvereyim mi?»
dedi. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (ona da):
— «Hayır cevabını verdi.» Ve sözlerine şunu
ilave etti:
— «Bu odamın sülalesinden öyle bir kavim
çıkacak ki, o kavim Allah'ın kitabını kolaycacık okuyacaklar.
Ravî Demişki: Umara:
— «Zannederim Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem):
—Ben, onlara yetişmiş
olsam, kendilerini mutlaka Semud'un tepelendikleri gibi tepelerdim; buyurdu.»
dedi.
146 - (1064) وحدثنا
ابن نمير.
حدثنا ابن
فضيل عن عمارة
بن القعقاع،
بهذا الإسناد.
وقال بين
أربعة نفر: زيد
الخير،
والأقرع ابن
حابس، وعيينة بن
حصن، وعلقمة
بن علاثة أو
عامر بن
الطفيل. وقال:
ناشز الجبهة.
كرواية
عبدالواحد.
وقال: إنه
سيخرج من ضئصئ
هذا قوم. ولم
يذكر "لئن
أدركتهم
لأقتلنهم قتل
ثمود".
{146}
Bize îbni Ntimeyr
rivayet etti. (Dediki): Bize îbni Fudayl, Umaratü'bnü Ka'kaa'dan bu isnadla
rivayet etti ve: «Dört kişi (yani) Zeydü'l - Hayr, Akra b. Habis, Uyeynetü'bnu
Hısn ve Alkametü'bnü Ulase yahut Amiru'bnü Tufeyl arasında taksim etti.» dedi,
o da Abdülvahid'in rivayeti gibi «yüksek alınlı.» dedi. Birde: «Bu adamın
sülalesinden bir kavim çıkacak.» dedi; «Ben, onlara yetişsem kendilerini
mutlaka Semûd kavminin tepelendiği gibi tepelerdim.» cümlesini zikretmedi.
147 - (1064) وحدثنا
محمد بن
المثنى. حدثنا
عبدالوهاب.
قال: سمعت
يحيى بن سعيد
يقول: أخبرني
محمد بن إبراهيم
عن أبي سلمة
وعطاء بن يسار
؛ أنهما أتيا
أبا سعيد
الخدري
فسألاه عن الحرورية
؟ هل سمعت
رسول الله صلى
الله عليه وسلم
يذكرها
قال: لا أدري
من الحرورية.
ولكني سمعت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يقول:
"يخرج
في هذه الأمّة
(ولم يقل: منها)
قوم تحقرون صلاتكم
مع صلاتهم.
فيقرأون
القرآن. لا يجاوز
حلوقهم (أو
حناجرهم)
يمرقون من
الدين مروق
السهم من
الرمية. فينظر
الرامي إلى
سهمه. إلى
نصله. إلى
رصافه.
فيتمارى في
الفوقة. هل
علق بها من
الدم شيء".
{147}
Bize, Muhammedü'bnü'I -
Müsenna rivayet etti. (Dediki): Bize Abdülvahhab rivayet etti. (Dediki): Yahya
b. Said'i şöyle derken dinledim: Bana, Muhammed b. İbrahim, Ebû Seleme ile Ata'
b. Yesar'dan naklen haber verdi ki, bu iki zat Ebû Saıd-i Hudrî'ye gelerek
Harüriler hakkında sual sormuşlar:
— «Sen, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem) bunların lafını ederken işittin mi?» demişler. Ebû Saîd:
— «Ben, Harûrilerin kim olduklarını bilmiyorum.
Lakin Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i
— Bu ümmetin içinde —bu ümmetten dememiş— öyle
bir kavim türeyecek ki, onların namazlarına bakarak siz kendi namazınızı
küçümseyeceksiniz. Kur'an'ı okuyacaklar fakat boğazlarını —yahut gırtlaklarını—
geçmiyecek. Dinden ok'un avı delip geçtiği gibi çıkacaklar. (Hani) avcı, ok'una
ok'un demirine, giriş yerine bakar da acaba ok'a kandan bir şey yapıştı mı?
diye nasıl şüphe eder, buyururken işittim.» demiş.
İzah:
Bu hadisi Buhari
«Kitabü'l-Enbiya», «Kitabu't-Tefsir», «Kitabu't-Tevhîd» ve
«Kitabü'l-Megazî»'de; Ebû Davûd «Kitabü's-Sünne»'de: Nesai «Kitabu'z-Zekat» ile
«Kitabu't-Tefsîr» de muhtelif ravilerden tahric etmişlerdir.
Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'in kendilerine Yemen' den gelen altını taksim ettiği dört
zattan «Zeydü'l - Hayr» bazı rivayetlerde «Zeydü'l - Hayl» şeklinde
zaptedilmiştir. Bunların ikisi de doğrudur. Cahiliyet devrinde Hz. Zeyd'e -Zeydü'l-Hayl»
denirmiş, Müslüman olunca Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kendisine
Zeydü'l - Hayr unvanını vermiş. Çünkü araplar içersinde ondan çok at'ı olan
yokmuş. Hz. Zeyd şair, hatîb ve cesur bir zat olup. cömertliği ile de
meşhûrmuş.
Alkametü'bnü Uîase dahi
kavminin eşrafından halim selim ve akıllı bir zat imiş. Ancak cömertlikle
meşhur değilmiş.
Müslim'in
rivayetlerinde Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in bu taksimine
Kureyş'in canı sıkıldığı bildirilmişse de» Buhari'nin rivayetinde Kureyşliler'le birlikte Ensar'ın da
gücendikleri kaydolunmaktadır.
Nebi (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem)'e gelen şahsın Zül-huveysira, olduğunu bundan evvelki rivayetlerde
görmüştük. İsminin Nafis yahut Harkûs b. Züheyr olduğu söylenir.
Bundan sonraki rivayette
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in «Kara bir adam...» diye bahsettiği
şahıs budur. Kendisi Habeşliyimiş.
Nebi (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem)'e nezaketsizlik gösteren bu adamı öldürmek isleyen zatın Halidü'bnu
Velid olduğu Müslim ile Buhari'de şekk ile ifade edilmişse de diğer sahih
rivayetlerde kafi olarak Hz. Halid olduğu bildirilmiştir. Hatta bir rivayette
Hz. Ömer'in, diğer rivayette Ömer (Radiyallahu anh) ile Hz. Halid'in onu vurmak
istedikleri bildirilmiştir.
Bu hususta önce söz
geçmişti.
Bu rivayetlerde dinden,
ok'un avı delip geçtiği gibi çıkacakları bildirilen kavimden murad:
Hariciler'in İslam hükümdarına itaat etmemeleridir. Filhakika Haricîler Hz.
Ali' ye karşı çıkmışlar, Hz. Ali'nin gönderdiği elçiyi öldürmüşlerdi. Ali
(Radiyallahu anh) öldürdükleri zatın diyetini istemek üzere kendilerine adam
göndermiş fakat Hariciler:
— «Diyetini nasıl
verebiliriz? Onu, biz hep birden öldürdük.» diyerek, diyet vermekten imtina
etmişler. Bunun üzerine Hz. Ali onlarla mukaatele ederek ekserisini imha
etmiştir. Hariciler'in 5.000 kişi olduğunu söyleyenler bulunduğu gibi 10.000
kişi olduklarını ileri sürenler de vardır.
Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'in müellefe-i kulüb'a taksim ettiği malın nereden geldiği
ihtilaflıdır. Bazıları ganimetin beşte birinin beşte biri olduğunu iddia etmiş
fakat bu kavil kabul edilmemiştir.
Bir takımları doğrudan
doğruya ganimetten verildiğini çünkü ganimetin Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e
mahsûs olduğunu söylemiş ancak bu kavil de reddedilmiştir. Çünkü ganimetin
Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e mahsûs olduğunu bildiren ayet
neshedilmiştir.
Ebû Ubeyde'ye göre
gazilere dağıtılan mallar: Ganimetin beşte birinden idi. Müslümanların
hükümdarı ganimetin beşte birini icabında Müslümanların yararına olmak şartıyla
dilediği kimselere verebilir. Yalnız bu hükme varabilmek için Yemen'den
gönderilen altının Huneyn ve Hayber ganimetlerinden, olmadığını hatırlamak
gerekir. Çünkü oralardan alınan ganimetlerin hepsi daha o zaman taksim edilmiş
bitmişti.
Harûriler'den murad:
Hariciler'dir.
Harûra denilen mevkîye
yerleştikleri için kendilerine bu isim verilmiştir.
Harûra: Irak'da Kûfe'ye
yakın bir köydür. Hariciler Ehl-i adalet Müslümanlarla harbetmeye bu köyde
karar vermişlerdir.
Hadisin bir rivayetinde
Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hariciler için:
«Ben, onlara yetişmiş
olsam, kendilerini Ad kavminin tepelendiği gibi..» Diğer rivayette: Semûd
kavminin tepelendiği gibi tepelerdim.» buyurmuştur. Bundan murad: Onlardan hiç
bir kimse bırakmamak şartıyla cinslerini söndürmektir. Çünkü Ad ve Semûd
kavimlerinin tepelenmesi böyle olmuştur.
Hadis-i şerif,
Haricîler' le muharebeye teşviki ve onlarla cenk eden Hz. Alî'nin faziletini tezammün
etmektedir.
Babımız hadîsinin
Kuteybe rivayetinde «Dördüncüsü ya Alkametü'bnü Ulase yahut Amiru'bnü Tufeyi »
denilmişse de ulema burada zikredilen Amir lafzının açık bir hata olduğunu
söylemişlerdir. Çünkü Amir bu hadiseden senelerce evvel vefat etmiştir. Doğrusu
şüphe ile değil, cezm sîgasıyla «Dördüncüsü Alkametü'bnü Ulase» dir.
Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)
«Ben, ne İnsanların
kalplerini açmaya me'mûrum ne de karınlarını yarmaya!» cümlesiyle «Biz, zahire
göre hükmederiz, batını ancak Allah bilir.» kaaidesine işaret etmiştir.
148 - (1064) حدثني
أبو الطاهر.
أخبرنا
عبدالله بن
وهب. أخبرني
يونس بن ابن
شهاب. أخبرني
أبو سلمة بن
عبدالرحمن عن
أبي سعيد
الخدري. ح
وحدثني حرملة
بن يحيى وأحمد
بن عبدالرحمن
الفهري. قالا:
أخبرني ابن
وهب. أخبرني
يونس عن ابن
شهاب. أخبرني
أبو سلمة بن
عبدالرحمن والضحاك
الهمداني ؛ أن
أبا سعيد
الخدري قال:
بينا
نحن عند رسول
الله صلى الله
عليه وسلم وهو
يقسم قسما.
أتاه ذو
الخويصرة. وهو
رجل من بني تميم.
فقال: يا رسول
الله
اعدل. قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم: "ويلك !
ومن يعدل إن
لم أعدل ؟ قد
خبت وخسرت إن
لم أعدل". فقال
عمر بن الخطاب
رضي الله عنه:
يا رسول الله !
ائذن لي فيه
أضرب عنقه.
قال رسول الله
صلى الله عليه
وسلم: "دعه.
فإن له أصحابا
يحقر أحدكم
صلاته مع
صلاتهم.
وصيامه مع
صيامهم.
يقرأون القرآن.
لا يجاوز
تراقيهم.
يمرقون من
اإسلام كما
يمرق السهم من
الرمية. ينظر
إلى نصله فلا
يوجد فيه شيء.
ثم ينظر إلى
رصافه فلا يوجد
فيه شيء. ثم
ينظر إلى
نضيّه فلا
يوجد فيه شيء
(وهو القدح). ثم
ينظر إلى قذذه
فلا يوجد فيه شيء.
سبق الفرث
والدم. آيتهم
رجل أسود.
إحدى عضديه
مثل ثدي
المرأة. أو
مثل البضعة
تدردر. يخرجون
على حين فرقة
من الناس". قال
أبو سعيد:
فأشهد أني
سمعت هذا من
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. وأشهد
أن علي بن أبي
طالب رضي الله
عنه قاتلهم
وأنا معه.
فأمر ذلك
الرجل فالتمس.
فوجد. فأتي به.
حتى نظرت
إليه، على نعت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم الذي نعت.
{148}
Bana Ebû't-Tahir rivayet
etti. (Dediki): Bize Abdullah b. Vehb haber verdi (Dediki): Bana Yûnus, İbni
Şihab'dan naklen haber verdi. (Demişki): Bana Ebû Selemete'bnu Abdirrahman, Ebû
Saîd-i Hudrî'den naklen haber verdi. H.
Bana Harmeletü'bnü Yahya
ile Ahmed b. Abdirrahman El - Fihrî rivayet ettiler. (Dediler ki): Bize İbni
Vehb haber verdi. (Dediki): Bana Yûnus, İbni Şihab'dan naklen haber verdi.
(Demişki): Bana Ebû Selemete'bnu Abdirrahman ile Dahhaki Hemdani haber verdiler
ki, Ebû Saîd-i Hudri şunları söylemiş:
— «Bir defa biz Resulullah (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem)'in yanında bulunuyorduk. Kendisi bir mal taksim ediyordu. (Derken)
Beni Temîm'den biri olan Zülhuveysıra geldi ve:
— -Ya Resûlallah! Adalet göster; dedi.
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
— Yazık sana! Ben, adalet göstermezsem kim
gösterir? Adalet göstermezsem ben haybet ve hüsrana uğramışım demektir;
buyurdular.
Bunun üzerine
Ömeru'bnü'l-Hattab (Radiyallahu anh)
— Ya Resûlallah! Bunun için bana müsaade buyur
da boynunu vurayım! dedi. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
— Bırak Sen onu. Çünkü onun öyle birtakım
arkadaşları var kî, kıldıkları namazın yanında sizden biriniz kendi namazını
küçümser, oruçlarının yanında kendi orucunu küçümser. Bu adamlar Kur'an-ı
okurlar fakat (okudukları Kur'an} köprücük kemiklerini geçmez. İslam'dan, ok'un
avı delip geçtiği gibi çıkarlar. (Hani) böyle bir ok'un demirinde nasıl (kan
namına) bir şey bulunmaz, sonra giriş yerine bakılır yine bir şey bulunmaz,
sonra ağaç kısmına bakılır, orada da bir şey bulunmaz: tüy kısmına bakılır,
orada da bir şey bulunmaz. (Halbuki) ok avın işkembesini ve kanı delip
geçmiştir.
Onların alameti kara bir
adamdır. Bu adamın pazılarından biri kadın memesi yahut sallanan et parçası
gibidir. Bunlar insanların tefrikaya düştükleri zaman çıkar; buyurdular.
Ebû SaId Demişki: «Ben,
bunu Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den işittiğime şahadet ederim. Ve
yine şahadet ederim ki Alîyyu'bnu Ebi Talih (Radiyallahu anhu) ben de
beraberinde olduğum halde (Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in haber verdiği)
bu adamlarla harbetti. Bu kara adam'ın aranmasını emretti. Adam aranıp bulundu
ve getirildi. Ona baktım tıpkı Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in
tavsîf buyurduğu sıfatta idi.»
İzah:
Bu rivayeti Buhari
-Kitabu'I -Menakib» 'de tahric etmiştir. Sa'lebi'nin «tefsir»'inde bu rivayet hakkında şu malûmat
verilmektedir:
«Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem), Hevazin kabilesinden alınan ganimetleri taksim ederken
yanına Hariciler' in. reisi Zülhuveysıra geldi. Ve ona:
(Adalet göster.) dedi.
Ama bu Zülhuveysıra mescide bevleden Zülhuveysıra değildir. Mescide bevteden
Zülhuveysırati'l-Yemanî'dir. Gelen Zülhuveysıra ise Temim kabilesine
mensûbdur.»
İbni Esîr dahî
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e. «Adalet göster.» diyen
ZüIhuveysıra'nın benî Temim'den Sahabi bir zat olduğunu söyler.
Vakıdi, onun bir çok
meşhur harplere iştirak ederek yararlıklar gösterdiğini, sonradan HariciIer'e
katıldığını, Hz Alî'nin öldürdüğü Zülhuveysıra bu olmadığını kaydetmiştir.
«Bunlar, insanların
tefrikaya düştükleri zaman çıkarlar.» cümlesinden murad; Hz. Ali ile Muaviye
(Radiyallahu anh) arasındaki tefrikadır.
Bu rivayetlerde
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in mucizeleri dikkati çekmektedir. Zira
istikbale ait bir takım haberler vermiş, bunların hepsi gün gibi meydana
çıkmıştır. Mezkûr haberler ümmetinin kendinden sonra payidar olacağını, kuvvet
ve şevket kazanacağını; iki fırkaya ayrılacaklarını, bir taifenin haksız yere
dinde şiddet göstereceklerini, namaz kılmakda, Kur'an okumakda mübalağa
yapsalar da İslamın hukukunu ifa etmiyeceklerini ehl-i hak Müslümanlarla
harbedeceklerini, Müslümanların kendilerini öldüreceklerini, içlerinde siyah
renkli bir adam bulunacağını tezammun etmektedir.